Türküler ve Hikayeleri - 2

HEKİMOĞLU TÜRKÜSÜ

Ordu dolaylarında yaşayan Hekimoğlu, yoksul bir ailenin çocuğudur. Üstelik yoksul bir anneden başka hiç kimsesi yok. Çevresinde dürüstlüğü, akıllılığı ve yiğitliğiyle tanınan bir gençtir.

Yörede egemenlik kurmuş bir Gürcü Beyi vardır. Bu Gürcü Beyi, Ayşa adında güzel ve narin bir kızla sözlüdür. Ne ki, bu kız Gürcü Beyini sevmemekte, Hekimoğlu’na bağlanmıştır. Bu, dostlukla, arkadaşlıkla karışık bir sevgidir. Üstelik Hekimoğlu’yla görüşmeye başlamıştır.

İşte Bey, iki gencin ilişkisinin bu noktaya vardığını duyar duymaz Hekimoğlu’na düşman olur ve ona savaş açar. Hekimoğlu’yla teke tek görüşüp, hesaplaşmayı önerir; bir de yer belirtir. Hekimoğlu, gözüpek, mert bir gençtir. Aynalı mavzerini kuşanıp, tek başına buluşma; yerine gider. Gitmeye gider ama, Bey sözünde durmamış adamlarıyla gelmiştir. Üstelik adamlarından biri, buluşma yerine varır varmaz, sabırsızlanıp Hekimoğlu’nu yaylım ateşine tutar. Ötekiler de çevresini sararlar. Hekimoğlu’yla Beyin adamları arasında yaman bir çatışma olur. Hekimoğlu, çatışma sonunda çemberi yararak kurtulur. Olaydan hemen sonra, Bolu da tek başına yaşayan anasının yanına gider. Anasına durumu anlatır ve artık şehir yerinde duramayacağını bildirir. Anasıyla helallaşıp, yanına Mehmet adlı iki amca oğlunu alarak dağa çıkar. Çıkış bu çıkış ve ölünceye kadar Hekimoğlu artık dağdadır.

Hekimoğlu’nun dağa çıkış nedenini ve biçimini bilen, duyan yöre köylüleri kendisine kucak açarlar. Onun mertliği, yiğitliği ve doğru sözlülüğü köylüleri daha da etkiler ve her açıdan kendisine yardım ederler. Özellikle yoksul köylülerle dostluk kurar, zenginlerden aldıklarıyla onlara yardım eder.

Hekimoğlu, artık Gürcü Beyinin korkulu düşü olmuştur. Bu yüzden Bey, kendisini sürekli jandarmaya şikayet eder ve kesintisiz izletir. Hekimoğlu’nu ihbar etmeleri için çeşitli yörelerde adamlar tutar. Fakat halk koruduğu için, Hekimoğlu’nu bir türlü ele geçiremezler. Hatta bir defasında, Beyin adamlarından birinin ihbarı üzerine Hekimoğlu’nun kaldığı evi jandarmalar basıyorlar. Bütün çevre kuşatılmıştır. Evin altında bir fırın vardır. Hekimoğlu fırıncının yardımıyla fırının ekmek pişirilen yerini arkadan delip kaçmayı başarır.

Hekimoğlu, kaçmaya kaçıyor ama, Beyin, iki amca oğlunu öldürttüğünü haber alıyor ve doğru Çiftlice köyüne iniyor. Gittiği ev muhtarın evidir. Bu Muhtar, Hekimoğlu’ndan yana görünüyor, oysa gerçekte Beyin adamıdır ve onunla işbirliği içindedir. Nitekim adamlarından biri aracılığıyla ihbarda bulunur ve Hekimoğlu jandarmalarca sarılır. Hekimoğlu, Muhtarın puştluğu yüzünden kıstırılmıştır. Büyük bir çatışma çıkar taraflar arasında. Adeta namlular kurşun kusmaktadır. Özetle yaman cenk olur orada.

Olayın sonucuna ilişkin iki söylenti var halk arasında :

1- Hekimoğlu, çatışma sırasında. çemberi yarıyorsa da, aldığı yaralar yüzünden fazla uzaklaşamadan ölüyor.

2- Atına atlıyor, elini karın bölgesinden aldığı yaralara basarak Ordu’ya kadar geliyor ve burada ölüyor.

Hekimoğlu, tipik bir erdemli başkaldırıcı örneğidir. Haklı bir nedenle dağa çıkıyor. Mertliği, yiğitliği ve iyilikseverliğiyle halk arasında büyük ün yapıyor. Yoksulların dostu, onları ezen varsılların düşmanıdır.

Hekimoğlu denince, hemen akla gelen bir özelliği de aynalı martini dir. Hekimoğlu Türküsü’nde geçen ve kendisinin adıyla özdeşleşen aynalı martin in özelliği şudur. Hekimoğlu, özel olarak yaptırdığı mavzerinin üstüne bir ayna taktırıyor. Çatışmaya girdiğinde, bu aynayı: düşmanının gözüne tutarak, gözünün kamaşmasına, dolayısıyla hedefini şaşırmasına yol açıyor. Bu yüzden Hekimoğlu’nun adı, aynalı martinle özdeşleşmiştir.

Ersan Petekkaya

Yorum Ekle veya Yorum Oku

Türkülerimiz ve Hikayeleri

Hikayesini anlatacağım türkümüzün, insanın yüreğinin cız etmesini sağlayan bir gurbet türkü olması sözlerini okuyunca kesinlikle anlayacaksınız. Belki türkünün hikayesini bilenlerimiz vardır ama ben kısaca bilmeyenler için anlatayım istedim. 

Hikâye şöyledir: Kayseri'de yeni evlenmiş bir kadın, eşini para kazanmak için gurbete göndermek zorunda kalır. Yani gurbetin adı İstanbul'dur. Kadın gece rüyasında eşini görür; Adam İstanbul güzelleri ile zevkü sefa içindedir. Bunun üzerine kâbus gibi bu uykudan uyanan kadın. Gördüğü bu kötü rüyanın etkisiyle "Yârim İstanbul'u mesken mi tuttun " adlı türküyü söyler. 

Türkü hüzünlüdür, taşı toprağı altınla özdeşlemiş İstanbul'un İnsanlarda oluşturduğu karışık duyguları anlatır. Kim akla gelir bu türküyü dinleyince? Zeki Müren, Şükriye Tutkun, Yavuz Bingöl ? Kim söylese yeridir. Zira İstanbul insanın aklını başından alacak güzelliklerle ve kötülüklerle doludur. Siz siz olun kendinize dikkat edin. 

Türkü bir kadının hissiyatını yansıttığı için bir kadın hanende tarafından okunması durumunda daha etkili bir hissiyat yaratır.

Yâri İstanbul'u mesken tutanın yareni de İstanbul'u mesken tutmalıdır yoksa İstanbul ayağını kaydırır insanın. Bir ayrılık acısı olmadan en güzel İstanbul şarkılarını ve en güzel istanbul Türkülerini mırıldanmak dileğiyle.

Haydi şimdi türküyü açıp dinlerken sizde eşlik edebilirsiniz.

YARİM İSTANBUL`U MESKEN Mİ TUTTUN 

Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun
Sılaya dönmeye yemin mi ettin
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
Yarim sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar meyveyle doldu
Seninle gidenler sılaya döndü
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
Yarimin giydiği ketenden gömlek
Yoğumuş dünyada öksüze gülmek
Gurbet ellerinde kimsesiz ölmek
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
İğde çiçek açmış dallar götürmez
Dağlar diken olmuş kervan oturmaz
Benim bağrım yufka sitem götürmez
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

Ahmet Gazi Ayhan
Kayseri

Yorum Ekle veya Yorum Oku

Unutulmayan Film Müzikleri

Sinema tarihine konuları ve karakterleriyle olduğu kadar müzikleri ile de damga vurmuş filmleri şöyle bir hatırlarsak neler var, neler. İşte bu efsane filmlere damgasını vuran unutulmaz film müzikleri.        

Adının bile unutulduğu anlarda, müziği ile var olan filmler vardır. Eğer bir filmin müziği kült haline gelmişse küçük tınılar halinde dinlendiği zaman, film daima hatırlanır. Küçük bir liste halinde bu müzikleri ve filmlerden bazılarını siz sevgili okuyucularımıza hatırlatmak istedim. Öyle sanıyorum ki bir çoğunuz bu filmleri izlemiştir. Şimdi şöyle bir soru ile yazıma devam etsem. Aşağıda sizlerle paylaştığım filmlerin , Müziği mi yoksa filmi mi öne çıkar? 

  • Love Story

Müziği ile hatırlanan, hatta müziğinin biraz daha öne çıktığı filmler düşünüldüğünde, “Love Story” filmini ilk sıraya koymamız gerekirdi. 1970 yılı yapımı film, sahip olduğu konusuyla dönemine damga vuran filmler arasındaydı.

Ali Macgraw, Ryan O’neal’ın başrolünü üstlendikleri film ise sahip olduğu teknik dinamiklerin haricinde apayrı bir olgu ile hiç inmemek üzere gündeme yerleşiyordu. Francis Lai tarafından bestesi yapılan filmin müziği olan “Where Do I Begin", film ile özdeşleşmişti.

1971 yılında 6 dalda adaylığa gösterildiği Oscar ödüllerindeki tek zaferini “ En İyi Orijinal Müzik Akademi Ödülü” dalında almıştır. Filmlerin en önemli tanıtım mecrası olarak bilinen fragmanda dahi öne çıkarıldığı düşünülürse, müziğin film için önemini tartışmamamız gerekir.

  • The Godfather

“Baba” filmi… İtalyan yazar Maria Puzo’nun aynı adı taşıyan romanından uyarlanarak yapılan film, Francis Ford Coppola yönetmenliğinde, Marlon Brando, Al Paçino başrollerinde 1972 yılında çekilmiştir.

2.Dünya Savaşı’nın bitiş yılı olan 1945 ve sonraki 10 yıllık süreçte New York’ta yaşamını sürdüren İtalyan Mafyasının anlatıldığı film, genel kesim tarafından dünyanın en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Her ne kadar doğruluk payı tartışılsa da, IMDB listesinin ikinci basamağında bulunan film, “En İyi Film”, “En İyi Erkek oyuncu(Marlon Brando)”, “En İyi Uyarlama Senaryo” dallarında 3 Oscar kazanmıştır.

Fakat, yine de filmin adının geçmesi ihtimalinde, akıllara ilk olarak o hoş tınısı beraberinde ana tema müziği gelmektedir. Birçok sanatçı tarafından seslendirilen müziğin, unutulmaya yüz tutacağını hiç sanmıyoruz.

  • Rocky

“Acı yok Rocky, acı yok” satırlarının günümüzde dahi hatırlandığı film, ilki 1976 olmak üzere toplamda 6+1 filme sahip olmuştur. 1 opsiyonunu henüz geçtiğimiz hafta vizyona giren “Creed” filmi ile bulunduran Rocky filmi, 7’den 70’e geniş bir yaş skalasına hitap etmeyi başarmıştı.

Üzerine eklenen her filminde, yeni bir karakteri meydana getiren film serisinde en çok ilgi odağı olanı ise 1986 yapımı “Rocky 4” olmuştu. Soğuk Savaş’ın söz konusu olduğu yıllarda ABD-Sovyet Rusya arasındaki gerilimi son derece taraflı bir biçimde anlatan film, her şeyi ile efsane konumuna gelmişti.

Sahip oldukları dinamiklere ek olarak şarkısı ile de ön plana çıkmıştı. Dinlenmesinin ardından, filmin sahnelerinde kesitleri hafızalarda canlandırarak, izleyiciye tekrar o günleri hatırlatmaya devam ediyor. ABD yeniden dünyayı kurtarıyor.

  • Endless Love

Yıllara mal olmuş, iki efsane oyuncuyu barındıran bir aşk filmi ile daha karşı karşıyayız. Başrollerini Martin Hewitt ve Brook Shields’ın paylaştığı 1981 yapımı film, dönem sinemasına damga vuran filmler arasındaydı.

Kavuşamayan iki aşık gencin hikayesinin aktarıldığı film, sonraki süreçte zirvedeki yerini koruyacak müziği ile akıllarda kalmıştı.

Lionel Richie tarafından yazılan, Diana Ross ile yapılan düet beraberinde sunulan müzik, gelmiş geçmiş en iyi düet olarak kabul edilmekle beraber, birçok alanda dahi zirvede yer almaktadır. 80li yıllara yetişen kuşağın, hayatlarından hiç çıkmayacak bir film ve müzikten bahsediyoruz.

  • Top Gun

1986 yılında yapılan, başrollerini Tom Cruise, Kelly McGills’in paylaştığı efsane film ve kült müziği ile karşı karşıyayız. ABD Donanması’nda görevli olan bir

pilotun "Top Gun Onur Ödülü”nü almak için verdiği mücadeleyi anlatan film, gösterime girdiği yıl en çok hasılat yapan film konumunda olmuştur.

Bu alanda az önce bahsi geçen Rocky 4’ün önüne geçmeyi başaran aşk temalı film, var olan duygulara tercüman olmak yolundaki en büyük araç olan müzik ile tarihteki yerini almıştır.

Berlin adlı grubun “Take My Breath Away” şarkısını kullanan film, tercihinin ne denli doğru olduğunu anlaması için uzun zaman beklemeyecektir.

  • Ghost Busters

Adının geçtiği esnada, anındalık hızında müziğini akıllara getiren bir filmin şüphesiz bu listede yer almaması beklenemezdi. 1984 yılında, “o zamana dek yapılmış en pahalı komedi film” sıfatıyla yer alan film, özgün konusu ile tarihteki yerini almıştı.

Hayalet avcılarının gerçekleştirdikleri aktiviteleri, yaşadıkları hayatı belirgin bir espri düzeyi ile aktaran film, ana tema müziği ile, misafir olduğu evlerden bir daha hiç ayrılmamıştır. En pahalı filmin bütçesi ise 30 milyon dolardır.

  • Saturday Night Fever

Bee Gees grubunun efsane şarkısı “Staying Alive” ile başlama yoluna giden film, müziğini öne çıkarmak konusundaki niyetini henüz film başlarken belli etmişti.

Sayısız müzikal filmde yer alan John Travolta’nın başrolünü üstlendiği filmin, bütünüyle müzik ve dans üzerine kurulmuş teması ile farklı bir dalda öne çıkması düşünülemezdi. Efsane grubun, efsane filmde kullanılan efsane şarkısını dinletmeden önce daha fazla bir şey söylemek istemiyoruz.

  •  Flashdance

Döneminin bir başka müzik-dans temalı filmi Flashdance, birçok sahnesinde kullanılan, birçok farklı müzikleriyle öne çıkmıştı.

Başrolde yer alan Jennifer Beals’ın gösterdiği muhteşem dans-oyunculuk performansı ile kendine hayran bıraktığı film, müzik ile başladı müzik ile bitti. Üstat William Shakespeare’ın dediği gibi “Yeter ki sonu iyi bitsin.”

  •  Grease 1 - Grease 2

Müzikal film denince, akla ilk olarak gelen film olan “Grease”, her iki sürümünde de farklı oyuncu kadrosunu barındırmasına rağmen, neredeyse her müziği ile efsane kategorisinde değerlendirilmişti.

Konu müzik beraberinde dans olunca, bütünüyle söz konusu temalar üzerinde yoğunlaşmasını takiben, çok sayıda kült müzik çıkarabilmişti. Var olan seçenekler arasından, en beğenileni koyduğumuzu düşünerek, filmin/filmlerin mutlak suretle listede yer alması fikrini pekiştiriyoruz.

  •  Footlose

Yıllarca kendisini aksiyon temalı filmlerde görmeye alışık olduğumuz Kevin Bacon’un farklı bir yönünü daha keşfedebildiğimiz film, bütünüyle dansa ve müziğe bağlı olarak kurulan teması ile karşımıza çıkıyor.

Dönem gereği, kendini dans etmek zorunda hisseden gençliğin filmi olarak öne çıkan film, unutulmaz sahnesi ile akıllarda yer edinmişti. Doğruyu söylemek gerekirse, sağlam bir koreografi ve uyumlu bir topluluğun icra ettiği danslar her zaman ilgi çekici olmuştur.

  • Karayip Korsanları

İlki 2003 olmak üzere, 4 seri halinde yapımı gerçekleşen film, korsan-denizcilik filmlerine getirdiği farklı bakış açısı ile gündeme gelmişti.

Vizyonda olduğu yıllar boyunca izleyicinin her daim sempatisini kazanan film, toplamda 3.7 milyar dolar gibi bir hasılata da sahip olmuştu. 4 filmin ortak özelliği ise dillere destan karakteristiği ile Jack Sparrow ve her filmde kullanılan müziği olmuştu.

Denizciliği çağrıştıran bir müzik olduğunu söylesek yanılmayız.

  • Hızlı Ve Öfkeli

Günümüze dek yayınlanan 7 filminde farklı müzikler beraberinde izleyicinin karşısına çıkan film, belirgin bir müziği ile öne çıkamamıştı. Listede yer almasının sebebini ise, malum şahsiyete duyulan saygıdan ileri geliyor.

Hayatını kaybeden Paul Walker anısına yönelik olarak sunulan müzik ve filmde yayınlandığı sahne daha fazla söze gerek bırakmıyor.

Neden hiç Türk Sinemasına damgasını vuran müzik yok dediğinizi duyar gibiyim.

Açıkça söylemek gerekirse, tüm listenin yabancı içerikli olmasının yegane sebebi, Yeşilçam Sineması’na deyimi yerindeyse girilmesi ihtimalinde çıkılamamasıdır. 1970'li yıllar başta olmak üzere, bir şarkının piyasaya sürülmesinin ardından, şarkı için film yapılmakta idi.

Bu yüzden, verilebilecek sayısız örnekler dolayısı ile söz konusu dipnotu düşerek, affınıza sığınıyorum.

 “Hasretinle yandı gönlüm”, “Sevemedim kara gözlüm” “ Hababam Sınıfı” ve daha nicesi diyelim.

Bunlar unutulacak türden şarkılar değil. O zaman haydi şimdi bu filmlerin müziklerini dinleyerek hatırlayıp hatırlamadığınızı control edin derim.

Sevgiyle ve müzik ile kalın…

Yorum Ekle veya Yorum Oku

Bumerang - Yazarkafe