Hayaller Gerçek Olsa - Fulden Uras

Bazı acıları tesadüfen öğreniyor insan. Ve gözünü yumup görmemiş gibi yapamıyor maalesef. Çünkü bazı acılar paylaşıldıkça ve toplum tarafından sahiplenildikçe azalıyor, hafifliyor. Sanatçı ve oyuncu Fulden Uras da bir arkadaşı sayesinde tanışmış Kelebek Hastalığı ile. Sonrasında buna gözünü yumamamış, bu çocuklar için ne yapabilirim diye düşünmüş. Kurucusu ve başkanı olduğu 'Hayaller Gerçek Olsa  Derneği' bugün 200 ü aşkın kelebek çocuğa umut, şifa ve destek oluyor. Ben de bu sayıda bu harika insanı konuk etmek istedim. Toplumda hala bu hastalığı bilmeyen insanlara ne kadar çok ulaşılırsa bu evlatlara o derece faydamız dokunmuş olur. Sevgili Fulden Uras'a samimi cevapları için çok teşekkür ediyorum. Derneğe ve hasta çocuklara destek olmak isterseniz derneğin ve Fulden hanımın sosyal medya hesaplarını lütfen takip edin. 

 

Merhaba Fulden hanım. Sizi oyuncu, şarkıcı, sanatçı olarak tanıdık. Fakat bir süredir bu kimliğinizin ötesinde çok güzel işler yapıyorsunuz. Tamamen bitti mi şarkı, sahne ve oyunculuk ?

  • Merhaba, sahne hayatım hala devam ediyor, ama şu an bundan bir gelir elde etmiyorum, sahne gelirimin tamamını kelebek çocuklarım için harcıyorum.

Ülkemizde çoğu insan sizin sayenizde Kelebek hastalığından haberdar oldu. Nedir bu hastalık tam olarak, bilmeyenler için kısaca anlatabilir misiniz ?

  • Kelebek hastalığı (tıp dilinde epidermolizis bullosa)ismi kadar sevimli bir hastalık değil elbette. Çok ağır ve kalıtsal bir cilt hastalığı. Doğuştan olan ve genetik faktörlerin de rol aldığı bu hastalık kabaca üst deri ve alt derinin birbirine yapışma eksikliği. Bu çocukların ciltleri en ufak bir travmada ya su topluyor ya açık yara oluyor. Bakımları ve hayat şartları onlar için çok zor. Ciltleri kelebek kadar narin olduğu için bu isim ile anılıyorlar.

Yine sizin kurucusu ve başkanı olduğunuz bir dernek var. Derneğin kuruluş amacı ve faaliyetlerinden de bahsedebilir misiniz ?

  • Hayaller Gerçek Olsa isimli derneğimiz 200 ü aşkın kelebek çocuğumuza her hafta düzenli medikal malzeme temini yapmakta. Biz sosyal yardımlaşma derneği olduğumuz için bünyemizde ayrıca birçok farklı hastalıkta çocuğumuz da var. Bizler yardımseverlerin de desteğiyle kelebek ve diğer çocuklarımıza onların ömür boyu ihtiyaçları olan medikal malzemeleri göndermek ile sorumluyuz. Bu ürünler sayesinde kelebek çocuklarım rahat uyku uyuyabiliyorlar, onların çok zor olan hayatlarını biraz daha konforlu hale getirmiş oluyoruz.

Bu hasta çocukların hayatları boyunca ihtiyaç duydukları bir takım tıbbi malzeme var. En sıklıkla nelere ihtiyaçları oluyor, yardımda bulunmak isteyenler için öğrenebilir miyiz?

    • Bu yavruların vücudunun her yerinde (ağız ,göz, genital ve anal bölge, iç organlar ) yaralar çıkabiliyor. Açık yaraları olduğu için yaralar kıyafetlerine yapışıyor ve korkunç acılar çekip sürekli kan kaybediyorlar. Hastaların mucize diye adlandırdığı ağız bakım spreyleri, bu hastalık için onaylanmış yara bakım kremleri ve yaralarının steril bakımı ve yapışmaması için olmazsa olmazımız yara örtülerimiz var. Bu saydıklarım onların hayatı boyunca ihtiyacı olan temel ürünler. Yürüyemeyen çocuklarımız var, onlara akülü sandalye teminini sağlamaya çalışıyoruz, elleri ayakları yapışan ve hiç kullanamayan çocuklarımızın ameliyatlarını da ayrıca yaptırıyoruz.

Peki bu hastalık tedavi ile tamamen iyileştirilebilen bir hastalık mıdır ?

  • Bu hastalığın bilinen ve kabul edilmiş bir tedavisi şu an için maalesef yok. Hayat kalitelerini bahsettiğim ürünlerle arttırıp daha az acılı ve konforlu bir hayat yaşamalarını sağlamak mümkün şimdilik.

Günümüzde artık pek çok hastalık anne karnında iken tespit edilip önlem alınabiliyor ? Kelebek hastalığının anne karnında teşhisi ve tedavisi mümkün mü ?

  • Kelebek hastalığı nın %70 lik kısmı anne karnında maalesef görülemiyor, bu hastalık hafif ,orta ve ağır olarak 3 çeşide ayrılıyor. Hafif ve orta derecesinde anne karnında tespiti maalesef olamıyor. Ağır çeşidinde iç organında da bu yaralar çıktığı için görülmesi mümkün. Bebek doğduğunda normal bir çocuk gibi dünyaya geliyor birkaç saat içinde cildinde soyulmalar başlıyor.

'' İyilik pahalı bir şey değildir '' diye yola çıkmışsınız. Ama bir aile için bu hastalığın tedavisi büyük bir yük. Ortalama aylık tedavi masrafları ne kadar çocukların?

    • Orta şiddeti yaşayan bir çocuk için konuşacak olursak ve dört dörtlük bir bakım yapıldığını, tüm malzemeleri temin edebildiğini düşünürsek aylık 2000-5000 tl arası en az diyebilirim. Özel kıyafetler, takviye vitaminler de tabii çok önemli.

Sosyal medyadan takip edebildiğim kadarıyla bazı hastaların ameliyat edilme durumları da var. Ameliyat kesin bir tedavi mi ya da şöyle sorayım yurtdışında bir tedavisi var mı kelebek hastalığının?

  • Ameliyat olan çocuklarımız, açık yaralarından dolayı ,bilinçsiz pansuman yada hastalığının tipinden dolayı zamanla parmakları birleşip elleri yumruk halini almış kelebeklerimiz. Bu çocukların el ameliyatlarını üstleniyoruz, ulaşım ve diğer masraflarını karşılıyor ve kelebeklerimizi önce başarılı hocalarımız sayesinde ellerine kavuşturuyoruz. Yani bir deri nakli gibi bir durum şu an yok, tedavisi olmayan bir hastalık bu maalesef.

Devletin bu hasta çocukların ailelerine herhangi bir desteği mevcut mudur ?

  • Evde bakım maaşı alan ailelerimiz var, yara örtüleri de devletimiz sayesinde aslında karşılanıyor fakat düzendeki sıkıntılar, sistemik birçok sorunlar ailelerin bunları temin etmesini çok zorlaştırıyor. Türkiye`nin hemen her şehrinde olan hastalarımız var. Kimi bu yara örtülerini devletimiz sayesinde temin edebilirken kimileri de hayatında hiç yara örtüsü kullanmamış, alamamış oluyor. Ve bu büyük çoğunluğa da biz dernek olarak destek veriyoruz.

Ben ve benim gibi birçok kişinin eminim bu hastalıktan sizin vesileniz ile haberimiz oldu. Fakat günümüzde sosyal medya kullanmayan bir dolu insan var. Sizin ilk tanışmanız nasıl oldu kelebek hastalığı ile ?

  • Çok değerli dostum Zeynep Ilıcalı bana paylaşmam ve destek vermem için bir kelebek çocuğumuzun fotoğrafını ve bilgilerini attı. Ertesi gün çocuğumuzun yanına gittim, sosyal medyada paylaştım ve mesaj yağmuruna tutuldum. Ve gördüm ki o kadar çok sesini duyurmak isteyen aile varmış ki.. ilk tanışmam böyle oldu ve ben o dakikadan sonra neler yapabilirim diye düşünmeye başlamıştım bile…

Eminim her biri ayrı ayrı çok üzücü ve derin etkiler insana fakat sizi özellikle derinden etkileyen bir olay var mı bu hastalarla ilgili ?

  • Her birinin apayrı hikayeleri var. İlk başlarda her tanıştığım kelebeğim ile ağlıyordum, dayanamıyordum. Onlara dokundukça, onları anlamaya başladıkça ve onları mutlu ettikçe ne kadar doğru ve anlamlı bir yolda olduğumu gördüm. Hayatta o kadar boş şeylere üzülmüşüm ki.. Hangi birini anlatayım size... Her biri benim için çok özel kelebeklerimin, onlar benim evlatlarım..

Ben kendim de özel gereksinimli bir evlat ( 10 yaşında otizmli bir oğlum var ) annesi olduğum için çok iyi biliyorum ki bu evlatların aileleri ama özellikle de anneleri için hayat çok büyük zorluklar içeriyordur. Bu ailelere psikolojik destek de verilebiliyor mu ?

  • Kelebeklerimin anneleri benim gördüğüm en güçlü anneler.. Elbette psikolojileri altüst oluyor. Yıllarca dışarı burnunu çıkarmamış kendini eve kapatmış annelerimiz ve kelebeklerimiz vardı bizim. Vardı diyorum çünkü biz 1 senedir kurduğumuz Whatsapp grubunda tüm anneleri ve çocukları bir araya getirdik. Orada kimi zaman tecrübelerini paylaşıyorlar kimi zaman yan yanaymış gibi sohbet ediyorlar. Çocuklar yaşıtlarıyla arkadaş olup ortak dertlerinden biraz uzaklaşıp eğleniyorlar. Annelerimiz birbirine çok bağlı ve artık gerçekten hayatla da barışmış durumdalar.

Biz TuzBİBER Dergisi olarak internet üzerinden yayın yapan içinde hayata dair her şeyi barındıran bir dergiyiz. Kelebek çocuklara yardım etmek isteyecek okurlarımız da olacaktır mutlaka. Okuyucularımıza bir mesajınız var mıdır?

  • Benim derneğimin reklamı sosyal medyam. Televizyonum da gazetem de hesaplarım. Her gün bir hasta katılıyor aramıza. Günlük paylaşımlarımı ve gereksinimlerimizi oradan paylaşıyorum. Hayaller gerçek olsa derneği ve Fulden Uras olarak eş zamanlı paylaşımlarımı gerçekleştiriyorum. Beni buradan takip edip neler yaptığımızı ve neye ihtiyacımız olduğunu görebilirler.

Derneğin ve sizin özel olarak gelecek planlarınız, hedefleriniz nedir ?

    • En büyük hayalim bu hastalıkla ilgili pilot şehirlerde küçük yara bakım poliklinikleri açmak, anneleri bilinçlendirmek,FARKINDALIĞI ARTTIRIP bu evlatları topluma kazandırmak. Umarım bir gün...

 

Ben öncelikle dergim ve kendi adıma size çok teşekkür ediyorum. Hem içtenlikle konuğumuz olmayı kabul ettiğiniz için hem de sorularıma samimiyetle cevap verdiğiniz için. Üstlendiğiniz bu ulvi görevde de size güç kuvvet diliyorum.

Aşağıda yardımlarınız için kullanabileceğiniz Hayaller Gerçek Olsa Derneğine ait banka hesap ve iletişim bilgilerine ulaşabilirsiniz.

Sevgiler, saygılar….

web sitesi : http://www.hayallergercekolsa.org/

Destek telefon numarası :0530 704 04 62 

Instagram hesabı : hayallergercekolsa2015

 

YORUM EKLE veya YORUM OKU

Röportaj Ali K. Erol

Büyük şehirden uzaklaşıp hayallerinin peşinde yepyeni bir hayat kurmayı hepimiz zaman zaman çok istiyoruz. Küçük bir köye yerleşeyim, biraz ekip biçecek toprağım olsun, azıcık aşım ağrısız başım misali yüzümüze gülücük konduran hayaller. İçimizden cesur olan bazıları peşine düşüp gerçekleştiriyor hayallerini. Bu ay tam da öyle bir konuğum var. Benim yıllardır sosyal medyadan gıpta ederek takip ettiğim Ali K. Erol, instagram takipçilerinin bildiği adıyla Alishiro. Ekşi mayalı ekmeğin peşindeki hayallerini ve deneyimlerini merek edip öğrenmek istediğim her şeyi sordum. İçtenlikle cevapladığı için teşekkür ederim. 

  •  Sosyal medyanın sıkı takipçileri sizi Alishiro olarak tanıyor. Peki tanımayanlar için kendinizi nasıl anlatırsınız ? 

Tam adım Ali Kader Erol, hayatımı ekşi mayalı ekmekten önce ve sonra diye ikiye ayırabilirim. 2008 yılına kadar film festivalleri düzenleyen bir sinema vakfı ile çalışarak ve ayrıca bağımsız film dağıtımcılığı alanında yine keyif aldığım ve farklılık yaratabileceğime inandığım iş/üretim alanlarında çalışarak geçirdim. 2008 yılında ilk kez ekşi maya ve gerçek ekmek fikriyle tanışarak ikinci hayatıma adım attım. 

  • Rahmetli Arman Kırım Hocanın sizin bu işe atılmanızda büyük bir etkisi olduğu söyleniyor. Bizimle de paylaşır mısınız bu hikayeyi ? 

2008 yılında ekşi maya ekmekle ilgilenmeye başladığımda tam da aynı döneme denk gelen şekilde rahmetli ODTÜ ekonomi profesörü Arman Kırım Hoca da Hürriyet Gazetesinde "Ekşi mayanın tarihçesi" yazı dizisi hazırlıyordu. Ortak bir tanıdığımız benim ekşi maya ile olan mücadelemi görerek bizi hoca ile tanıştırdı. Kendisinden ekşi maya ile ilgili çok değerli teorik ve pratik bilgiler edindim. Aynı zamanda Anadolu'da, Mezopotamya'da ekmeğin, buğdayın tarihine ilişkin çok ufuk açan, vizyonumu genişleten bir katkısı oldu. Huzur içinde uyusun. Ülkemizi inovasyon kelimesiyle tanıştıran kişidir ve girişimciler için çok kıymetli kitaplar yazmıştır.

  •  Artisan ekmek ne demektir peki? Bizim marketten, bakkaldan , fırından aldığımız ekmekten farkı nedir? 

Artisan ekmek; ..bilgili ellerde, doğru tekniklerle, doğal/yararlı bakterilerin çoğaltılmasıyla, doğal tarım yöntemleriyle üretilmiş buğday ve çavdarların taş değirmenlerde tüm kıymetli kısımları ile öğütülmesi ile elde edilen unlarla yapılan; mayalanmasından, pişirmesine, soğutulmasından, saklanmasına hatta dilimlenmesine ve yenilmesine kadar belli bir özenle davranılan gerçek ekmeklerdir. 

  • Ekmek yapmak için kendinize ilk seçtiğiniz yer Bozcaada. Türkiye' de benim de yaşamak istediğim birkaç yerden biridir Bozcaada. Nasıl başladığınızı, profesyonel hayatınızı büyük şehri bırakıp mütevazi bir hayata geçişi nasıl anlatırsınız?

İstanbul'dan uzaklaşmak, doğaya daha yakın olmak istemek gibi artık birçok insanın "cesaret" ettiği daha insani bir yaşam arayışına daha fazla kulak tıkamamaya karar verdiğimde; İstanbul'dan 2010 yılında uzun bir bisiklet turuna çıkmaya karar verirken, motivasyonum en iyi ekmeği nerede yapabilirim sorusu vardı aklımda. Minik kavanozlarında ekşi mayalarımı bisikletimin çantasında muhafaza ederek, bir ocak ayında İstanbul'dan Yenikapı'dan bandırmaya geçerek yaklaşık bir yıl sürecek ege turuma başlamıştım. Bu yolculukta Urla gibi, Seferihisar gibi, Sığacık gibi güzel molalar verdiğim ve dostlar edindiğim yerler oldu. En çok Urla'da gönlüm kalmıştı. Çünkü dünyada da iyi ekmek iyi fermantasyon üzüm bağlarının etrafında, şarap yapılan bölgelerde çok kaliteli oluyor. Ekmek te yapsanız, Yoğurt ta yapsanız, turşu da yapsanız çevrenizde üzüm bağları varsa, doğa ile yakınsanız en iyi ekmeği, en iyi fermantasyonu yapabilirsiniz. Tam da gezimin sonlarına doğru bir arkadaşımın Bozcaada'da bir butik otel işletmeye başladığını öğrendim. Zaten Bozcaada'yı çok seven biri olarak aklıma acaba Ada'da ekmek yapabilir miyim diye bir soru düştü. Ve 2011'de Bozcaada'da arkadaşımı ziyaretle başlayan süreç yaklaşık 5 yıllık bir ekşi maya ve gerçek ekmek macerasına dönüştü.

  • Bu işe ilk adım atarken eminim sizi engellemek isteyen , bu işi küçümseyen ve başarıyı öngöremeyenler olmuştur. Fakat bir hayali gerçekleştirmenin keyfi de paha biçilemez sanırım.

Hiçbir küçümsenme yaşamadım. Sadece; Bozcaada'dan ekmek mi gelir?, kargo ile ekmek mi gider? Gibi küçümsemeden çok şaşkınlık içeren tepkiler alıyordum. Ayrıca ben Bozcaada'da ekmek yaptığım o yıllar içerisinde ödemeyi ekmekler sahibine ulaştıktan sonra alıyordum. Bu benim iş prensibimdi. Buna da şaşıranlar oluyordu. Ben ekmek sipariş edenlerle aramızdaki ilişkiyi; "GERÇEK EKMEK DOSTLUĞU" olarak gördüğüm için birbirimize güvenmemizin de gerekli ve insani bir durum olduğunu düşünerek önden ödeme kabul etmiyordum. Ve her zaman ekmekleri tek başıma yapıyordum, yardımcı kullanmadan ancak kendi başıma üretebildiğim mütevazi sayılarda ekmek pişirebiliyordum. Bu yüzden siparişler mail üstünde geldiğinde bir sipariş sırasına alarak, ekmeğini sabırla beklemeyi kabul edenlere sıraları geldikçe gönderiyordum. Bazen sipariş verip sırasının gelmesi 2 ayı bulan dostlar duruma isyan etseler de, büyük bir çoğunluğun bir sabır ve hoşgörü ile ekmeklerini beklediklerini görmek elbette mutluluk vericiydi.

  • Biz de sosyal medya üzerinde yayın yapan bir e-dergiyiz. Şunu sormak istiyorum, sizin işiniz de sosyal medya sayesinde duyuldu ve bugüne geldi diyebilir miyiz ? Sosyal medyanın gücü işleri kolaylaştırıcı bir etken mi oldu ? Zorluklarını da yaşadınız mı ? 

Sosyal medyanın gücünü yadsıyamayız. Ben ilk instagram hesabımı 2012'de açtım ve o gündem bugüne yavaş yavaş ama ekmek ve iyi gıda meraklısı dostlarla takipçilerim oluştu. Sadece ekmek ve ürün satmaya çalışan bir sosyal medya yönetimi üslubum hiç olmadı. Aksine alishiro hesabımda ekmekten çok güzel yaşam anlarımı paylaşmayı, hayatı hissederek, anlara kıymet vererek yaşamaya olan inancımı yansıtan paylaşımlar görebilirsiniz. Sosyal medya önemli olsa da; nasıl kullandığınız, samimiyet ve sadece ticari bir mecra olarak görmediğiniz sürece işinize de, hayatınıza da keyif katan bir alan. Ancak ticaretiniz için mutlaka instagram haricinde de bir iletişim, satış kanalınız olmalı.

  • Evinde kendi ekşi mayasını besleyip ekmeğini yapan arkadaşlarım hep mayalarına bir isim veriyorlar. Sizin mayanın bir ismi var mı cidden merak ettim. 

Benim mayamın adı; çok aktif Bozcaada stili ekşi mayadır.

  • Yakın zamanda adadan ayrılıp Alishiro ekmekleri için Şirince' ye yerleştiniz . Adada olmanın zorluklarından dolayı mecburi bir ayrılış mıydı bu? 

Bozcaada'dan ayrılmamın en önemli nedeni lojistik sorunlardı, özellikle en çok ekmek göndereceğim zamanlarda feribot seferlerinin çok sık iptal olması ve yaşanan mağduriyetler beni lojistik olarak daha sorunsuz olması bakımından İstanbul'da bir üretim yapma fikrine yaklaştırdı. Geçtiğimiz bir yıl İstanbul'da üretim yapsam da sonunda iyi ve kaliteli fermantasyonun yani ekşi mayamın bu koca şehirde mutsuz olduğunu hissedince yine işin ruhu ve fermantasyonun kalitesi bakımından Ada kadar kimlikli, ruhu olan bir yer arayışına girdim. Bu süreçte karşıma sürpriz şekilde Şirince çıktı. Bir ön ziyaret sonrası çok hızlı bir kararla burada bir ev ve dükkan tutmuş olarak buldum kendimi. Ekşi mayamın yeni macerası Şirince'den olacak bundan sonra…

  • İyi ve sağlıklı ekmek yapıp paylaşan biri olarak yollarda olmayı ve motor tutkunuzu da biliyoruz. Çağdaş bir Evliya Çelebi diyebilir miyiz size ? 

Estağfurullah. Evliya Çelebi demek abartı olur tabi. ancak ülkemiz bir cennet ve sağlıklı gıda üretmek ve bunu insanlara ulaştırmak için çaba sarf eden çok dost var. Yollarda olmak ve güzel işler yapan güzel insanlar tanımak paha biçilmez ve insana ilham veren geliştiren tecrübeler. Nereye gidersem gideyim oraya ait değerleri, insanları, karakterleri keşfetmek, dilim döndüğünce tanıtmak ve güzellikler üzerinden beni takip edenlerle bir bağ kurabildiğimi hissetmek beni çok mutlu eden bir şey. Motosiklet ayrı bir tutku benim için onun adı da Kawa.

  • Türkiye' de son yıllarda organik tarıma ve sağlıklı beslenmeye ciddi bir yönelim var. Anneler artık ekolojik pazara gidip kurtlu meyve seçip yoğurdunu kefirini evde mayalayıp, ekşi mayasını da besleyip kendi ekmeğini pişirmeyi biliyor. Bunları yapmaya vakti olmayanlar da sizin gibi bu işi hakkıyla yapan üreticilere ulaşıyor. Bugünkü beslenme kültürünü ve piyasadaki üreticileri düşününce bizlere ne gibi tavsiyeleriniz olur? 

İmkanı vakti olanların evde ekmek, yoğurt, turşu gibi özellikle fermente; süper gıdaları üretmelerini hep tavsiye ettim. Ayrıca bu tarz süper gıdaları üreten artisan/küçük üreticileri de bulup, arayıp, keşfedip onlardan satın almalarını öneririm. Pazarlar da iyi alternatifler elbette. Benim gibi küçük çaplı iyi gıdalar üreten üreticilerin de gün geçtikçe çoğaldığını görmek güzel. İpek Hanım Çiftliği gibi ülkemizde kargo ile doğal ürünler gönderen çok kıymetli üreticiler var, bu tür doğal gıda alışverişlerinde güven en önemli ölçüt. Ne analiz, ne organik sertifikası tek başına yeterli değil. Ne olursa olsun üreticiyi bir kez bile olsa tanımalı, çiftliğini veya üretim hanesini ziyaret etmelisiniz.

  • İşinizi aşkla sevdiğiniz o kadar belli ki açıkçası ben bir ekmek kitabı ya da ekmek güncesi gibi bir şey okumak isterdim sizin kaleminizden. Elbette instagramda kısa kısa anekdotlara paylaşıyorsunuz ama daha kalıcı olması anlamında bir kitap yazma düşünceniz var mı?

Sorunuz için teşekkürler. Bir kitap yazmak istiyorum. Ülkemizde naçizane ekşi mayalı ekmek konusuna yıllardır ve sürekli olarak katkı yapmış biri olarak öncelikle ekmekle, buğdayla, çavdarla, gerçek unla ilgili temel bilgileri içeren, sonrasında kendi kişisel ekşi maya ve gerçek ekmek peşinde geçen yolculuğumun hikayesini de içeren bir kitap/resimli albüm hazırlama düşüncem epeydir var. Umarım buna orta vadede vakit bulabilirim.

  • Yıllar içinde Alishiro ekmeğini franchise vererek daha büyük kitlelere ulaştırmak gibi bir niyet söz konusu olabilir mi, eminim adınız sosyal medyada bir marka olmaya başladıktan sonra bu soru size çok sorulmuştur ?

Açıkçası franchise modellerine çok inanmıyorum. Ancak işlerin gelişimine göre; içinde doğal sağlıklı ekmeklerimin olduğu, yanında doğal gıdalardan oluşan, hem bu ürünlerin satın alınabildiği hem de paylaşımlı masalarda sohbetler eşliğinde yenilebildiği bir minik dükkanım olsun isterim. 

  • Alishiro ekmeği ile ilgili gelecek hayalleriniz neler, 10 yıl sonrasında kendinizi ne yaparken görmek sizi mutlu eder ? 

Benim hayallerim hep evrilerek gelişir. Gerçek ekmekten kopmak hiç istemem. Bir önceki sorunuza verdiğim cevaba ek olarak; yine tamamen doğal ürünlerin sunulduğu, içinde ekmeklerimin üretildiği, insanların gelip konaklayarak hem doğanın tadını çıkardığı hem de güzel dostluklar kurabildiği minik bir çiftlik kurmak istiyorum.

 

Fotoğraflar : Ayşegül Uğurlu

YORUM EKLE veya YORUM OKU

Merhaba

Yeniden Merhaba...

Tam beş buçuk yıl aradan sonra TuzBİBER ailesinin bir ferdi olarak tekrar merhaba. İnsan yaşadığı sürece başına neler geleceğini, nelerin onu yolunun üzerinde beklediğini asla bilemiyor. 2012 Temmuz' undaki ben bugünkü ben değilim. Bunu biliyorum mesela. Hayatın bize yolu yürürken öğrettiğini kimse öğretemiyor. Bunu da biliyorum. İlla ki kendimiz deneyimleyip doğruyu yanlışı kendi gözümüzle görürsek inanıyoruz. Başkasının tecrübeleri yerine kendimiz deneyimleyince kabulleniyoruz ancak. Hayat öğretiyor kısacası. O vakitler '' asla'' dediğim şeylere şimdilerde daha ılımlı baktığımı görüp büyüdüğümü anlıyorum. Yaşlandığımı demiyorum, büyüdüğümü diyorum. Çünkü yaş almak da büyümek için yetmiyor bazen. Büyümek için hayat başka yollara sokuyor sizi, başka türlü yoğuruyor sizi teknesinde.

Son sayıyı yayınladığımız 2012 Temmuz' unda başka gözlükler vardı gözlerimde, şimdi bambaşka. Diyeceğim o ki zaman akıyor, dünya değişiyor ve bizler de değişiyoruz. Bazen değer yargılarımız bile değişiyor, kendimizi kesin yargılarla tanımlayamadığımızı görüp şaşırıyoruz. İnsan en çok kendini tanımaya başladığında şaşırıyor zaten, sanıyor ki kırk yıllık kendini tam anlamıyla tanıması mümkün. Öyle kolay mı? Tanıyor musun sen kendini, sor bakalım içine var mı verecek cevabı ? ''Mümkün değil'' diye baktığımız pek çok şeyin zamanın tozuyla mümkün kılınabildiğini görmedik mi hiç hayatım��zda ? İnsan gençken, hadi daha doğru tabiriyle toyken kesin yargıları daha çok oluyor. Asla yapmam, mümkün değil olmaz, hiç şansı yok dediğimiz neleri bile kabullenebildiğimize şaşıyoruz.

Neden bu kadar uzun yazdım bunları? Çünkü eski TuzBİBER ve şimdi yeniden yayına başlayan TuzBİBER ekibinde olan Yasemin aynı kişi değil. Kendimi yontup, kesip biçip şekilden şekle sokup bugüne vardım. Hayatın bana sunduklarına kendi beklentilerimi katıp bir yol çizdim. Çoğu zaman kesişmiyor hayatla beklentilerimiz ama büyüdükçe sabretmeyi de öğreniyor insan. Yolumun bundan sonraki kısmında başka başka şekillere gireceğim mutlaka, hayat beni yoracak, ben inatla ona koşacağım. Hepimiz gibi, hepiniz gibi. Ve değişirken kendimiz, akarken yolumuz burada bu satırlarda kalıcı bir şeyler bırakmaya çalışacağım. Yazdığım, çizdiğim tamamen bugünün değer yargıları ile olacak elbette . Hayatın içinde gördüğüm yazmaya, paylaşmaya değer ne varsa sizlerle olmak adına. Hayatın tuzuyla biberiyle hazırsak başlıyoruz biz o zaman.

YORUM EKLE

Bumerang - Yazarkafe